28 Şubat 2013 Perşembe

SÜTLÜ ISPANAK ÇORBASI....

Merhaba, sizlere güzel bir çorba tarifim var. Soğuk kış günlerinin sıcak dostudur çorbalar. Bu aralar her ne kadar İstanbul bazen güneşli olsa da kuru bir soğuk var. Dışarıdan eve gelindiğinde insanın canı sıcacık bir çorba isteyebiliyor. Ispanak çorbası bizim evin sevilen çorbalarındandır. Tarif sevgili Emine Beder'den ...
Malzemelerimiz:
2 yemek kaşığı un
1 bağ ıspanak
1 adet kuru soğan
yarım çay bardağından biraz fazla sıvı yağ
1,5 su bardağı süt
4 su bardağı su
tuz
-------------------------------
1 yumurta sarısı
1/4 limon suyu
--------------------------------
Üzeri için:
2 yemek kaşığı tereyağı
1 tatlı kaşığı pul biber
arzuya göre rendelenmiş kaşar

Hazırlanışı:
Ispanakları ayıklayıp güzelce yıkıyoruz.
Suyunu iyice süzüp, ince ince doğruyoruz.
Soğanı yemeklik küp küp doğruyoruz.
Sıvı yağla pembeleşinceye kadar kavuruyoruz. Üzerine ıspanakları ilave edip karıştırıyoruz. 1-2 dakika kavuruyoruz.
Unu da ilave edip bir kaç kez çeviriyoruz.. Sütünü, tuzunu ve suyunu da ilave edip kaynayana kadar sürekli çırpıcı yardımıyla karıştırıyoruz.
Kaynadıktan sonra altını kısıyoruz.
Diğer tarafta bir kasede yumurta ve limon suyunu çatalla güzelce çırpıp çorbamıza ilave edip güzelce karıştırıyoruz.
Üzeri için 2 yemek kaşığı tereyağı pul biberle yakıyoruz. İsterseniz çorbanın tamamına karıştırabilirsiniz yada servis ederken kaselere dökebilirsiniz. Arzuya göre kaşar rendesi serpebilirsiniz.

Afiyet olsun. Sevgiler....

SONU GARANTİ TARİFLER 1 YAŞINDA...

Başlıktan da anlaşıldığı gibi bugün bloğumun 1. yılı.  Ne kadarda çabuk geçti. Oysaki ilk yazımı yazdığım gün dün gibi aklımda. Aslında Blog açmak  uzun zaman düşünüp ama bir türlü cesaret edemediğim bir durumdu. Ya yeterli özveriyi gösteremezsem, ya ilgi çekmezse, ya sıkılırsam gibi düşünceler yüzünden hep bu isteğimi ertelemiştim. Taki 1 yıl öncesine kadar, birden bir anlık cesaretle açıverdim. O kadar ani oldu ki o güne kadar inanın hiç isim düşünmemiştim. İlk aklıma gelen ismi koydum. İyi kide koymuşum zamanla ismimi çok sevdim, güzel tepkiler aldım.

Blog yazmaya başladığımda yazıp yayınlamak dışında hiç bir şey bilmiyordum. Sonraları gerek araştırarak bazende, diğer blog arkadaşlarım sayesinde çok şey öğrendim. Sağolsun arkadaşlar her konuda çok yardımcı oldular. Bilgilerini tecrübelerini her fırsatta biz acemi blogculara aktardılar..Bloglar aleminde sanki gizli bir anlaşma var. Herkes karşılıksız birbirine o kadar yardımcı ki anlatamam. Beni hemen içlerine aldılar, bloğumu daha geniş kitlelere tanıtmam için etkinliklerine davet ettiler. Bende hepsine elimden geldiğince katılmaya çalıştım. İyi ki varsınız, canım arkadaşlarım sizleri çok seviyorum :)

Bazı zamanlar yoğunluktan paylaşım yapamadığım da, hep vicdan azabı yaşadım. Her fırsatta hep bir şeyler yapıp paylaşmaya çalıştım. Sizlerden hep güzel yorumlar aldım. Güzel yorumlarınız desteğiniz beni hep daha iyisini yapmaya yönlendirdi. Sayenizde çevremde gözlemlediğim şeylere daha farklı bir gözle bakar oldum. Bu blogla beraber bende değiştim :)

Şimdi bir yıllık bu döneme baktığımda iyi ki de bu bloğu açmışım diyorum. Sayesinde sizin gibi güzel insanlarla tanıştım. Dünyanın her bölgesinden blogcu arkadaşlarım takipçilerim var. Bugün itibariyle bloğun toplam tıklanma sayısı 187 bin, bu sayı benim bile hayal edemeyeceğim boyutta. Beni destekleyen sayfama girip o güzel yorumları yapan herkese buradan tekrar teşekkürlerimi sunarım.
İyi ki varsınız. Sizleri çoooooooooook seviyorum.

Sevgiler, saygılar....

25 Şubat 2013 Pazartesi

KARNABAHAR SALATASI....

Merhaba, sizlere güzel bir salata tarifim var. Salatalar sofralarımızın vazgeçilmezlerindendir. Karnabahar kış gelse de yesek dediğimiz lezzetlerden. Oldukça da faydalı bir sebze. Tamda zamanı bol bol tüketmeliyiz.

Biraz karnabaharın faydalarından kısaca bahsedelim. Vitamin ve mineraller bakımından zengin bir besindir. A, C, B1 ve B2 vitaminleri ile kalsiyum, potasyum, fosfor, fosfat ve demir minerallerini içerir.
Besleyici bir sebze olan karnabahar vücuda güç verir. Zihinsel ve bedensel yorgunluğu giderir. Sinirleri kuvvetlendirir. Beynin çalışmasını destekler. Şeker hastalığında ve romatizmada faydalıdır. Kolesterolü düşürür. Kalp hastalıklarında şikayetleri azaltır. Bağırsakların düzenli çalışmasını sağlayarak vücuttaki zararlı maddelerin uzaklaştırılmasına yardımcı olur. Kabızlığı giderir ve idrar söktürür. Dalak rahatsızlıklarına iyi gelir.
Malzemelerimiz:
1 adet küçük boy karnabahar
1 su bardağı haşlanmış mısır veya konserve
7-8 adet kornişon turşu
3-4 adet közlenmiş kırmızı biber
1 kavanoz garnitür (havuç, patates, bezelye)
tuz, zeytin yağ
Yarım limon suyu

Hazırlanışı:
Karnabaharları çiçek şeklinde ayıklayıp, üzerini geçecek kadar suyla biraz diri kalacak şekilde haşlıyoruz.
Süzüp soğutuyoruz.
Turşuları ve kırmızı biberleri küçük küçük küp şeklinde doğruyoruz.
Geniş bir karıştırma kabımıza koyuyoruz. Karnabaharı da ilave ediyoruz. 
Üzerine mısırı ve süzdüğümüz garnitürleri de ilave ediyoruz.
Yağını, tuzunu ve limon suyunu ilave edip güzelce karıştırıyoruz.
Salatamız servise hazır.

Afiyet olsun. Sevgiler....

21 Şubat 2013 Perşembe

HURMALI KURABİYE....

Merhaba bugün sizlere çok güzel bir kurabiye tarifim var. Tarif sevgili kız kardeşim Yıldız' ait. Çok lezzetli bir kurabiye yedikçe yiyesiniz geliyor. Birinin sizi durdurması lazım o derece güzel. Bizde çok sevildi hemencecik bitti.
Bildiğiniz gibi hurma oldukça da faydalı bir meyve. Bizler genelde hurmayı ramazanlarda oruç açarken kullanırız. Ama uzmanlar hurmanın bütün yıl boyunca tüketilmesi gerektiğini söylüyor.
Birazcık, hurmanın başlıca faydalarından bahsedelim. Hafızayı geliştirir. Kolesterolü düşürür. Bebeklerin beyin gelişimine önemli katkı sağlar. Kanser önleyici özelliği vardır. Ülsere ve böbrek yetmezliğine yardımcıdır. Sindirim sistemini düzenler.Özellikle de emziren annelerin tüketmesi tavsiye ediliyor. Karaciğeri güçlendirme özelliği vardır.
 Kısacası çok faydalı bir besin sofralarımızdan eksik etmeyelim :) 
Malzemelerimiz:
1 adet yumurta
3 yemek kaşığı şeker
2 yemek kaşığı nişasta
1 çay bardağı sıvı yağ
125 gr. oda sıcaklığında tereyağ veya margarin
1 çay kaşığı tepeleme karbonat
1 çay kaşığı mahlep
aldığı kadar un.
-------------------------------------------------
İçine koymak için 20 adet hurmanın üzerine kaynar su döküp yumuşatıyoruz.
Daha sonra çekirdeklerini ve kabuğunu ayıklayıp elimizle bölüyoruz.
-------------------------------------------------
üzerine sürmek için 2 yemek kaşığı kadar pekmez.

Hazırlanışı:
Un hariç bütün  malzemeleri güzelce karıştırıyoruz.
Azar azar un ilave edip kulak memesi yumuşaklığında bir hamur elde ediyoruz.
Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp elimizle yuvarlayıp içine hurma koyup şekillendiriyoruz.
Pişirme kağıdı serdiğimiz yada yağladığımız tepsiye diziyoruz.
Arzuya göre çatalın ters tarafıyla üstlerini çizebilirsiniz.
180 derecede ayarladığımız fırınımızda üstleri hafif kızarana kadar pişiriyoruz.
Fırından çıkar çıkmaz fırça yardımıyla üstlerine pekmez sürüyoruz.
Tekrar fırına koyup 1 dakika bekletip çıkartıyoruz.
Soğumaya bırakıyoruz. Kurabiyelerimiz servise hazır.

Afiyet olsun. Sevgiler....

20 Şubat 2013 Çarşamba

CEVİZLİ TARÇINLI KURABİYE....

Merhaba bugün sizlere çok güzel bir kurabiye tarifim var. Beş çayınızın yanında afiyetle yiyebileceğiniz bir lezzet. Tarif yıllar önce katıldığım kurabiye kursundan kalma. Ara ara aklıma geldikçe yaparım. Geçen gün uzun zamandır yapmadığımı fark ettim. 
Malzemelerimiz:
1 paket margarin (250 gr)
3,5 su bardağı un
1 paket kabartma tozu
6 yemek kaşığı pudra şekeri
1 su bardağı ceviz
-----------------------------------
Üzeri için:
2 tatlı kaşığı pudra şekeri
2 çay kaşığı tarçın

Hazırlanışı:
Oda sıcaklığındaki margarini yoğurma kabımıza alıp elimizle güzelce yumuşatıyoruz.
Ceviz hariç bütün malzemelerimizi ilave ediyoruz.
En son cevizi elimizle yada küçük bir bıçak yardımıyla iri parçalar halinde kırıp karışıma ilave ediyoruz.
Hamurumuzu güzelce yoğuruyoruz.
Yoğurduğumuz hamurumuzdan ceviz büyüklüğünde parçalar alıp elimizle yuvarlıyoruz.
Pişirme kağıdı serdiğimiz yada yağladığımız tepsiye diziyoruz.
180 derecede üzeri hafif kızarana kadar pişirip fırından alıyoruz.
Soğuduktan sonra üzerine 2 tatlı kaşığı pudra şekeri ve 2 çay kaşığı tarçını güzelce karıştırıp çay süzgeci yardımıyla eliyoruz.
Kurabiyelerimiz hazır.

Afiyet olsun....

18 Şubat 2013 Pazartesi

TAHİNLİ SUSAMLI KEK....

Merhaba sevgili lezzet avcıları... Bugün sizlere çok güzel bir kek tarifim var. Tarif sevgili kız kardeşim Yıldız'a ait.. Geçen gün bizdeyken hadi beş çayının yanına bir şey yapalım dedik. Yıldız, bende bir tarif var çok güzel onu yapalım, hemde çocuklarda tahinin faydalarından yararlanmış olur dedi :) Anneysen vede yetişme çağında bir çocuğun varsa direk yediremediğiniz  şeyleri dolaylı yoldan yedirme taktiğini uygularsınız :) Çocuklarda bizde severek yedik. Sizde yetişme çağındaki çocuklarınıza bu yöntemle yemediği şeyleri yedirebilirsiniz..

Kısaca tahinin faydalarından bahsetmek isterim. Tahin susamın ezilerek ve çeşitli işlemlere tabi tutularak akıcı yağ gibi bir hale gelmiş şeklidir. B-C-E vitaminleri bakımından zengindir. Hücre yapısının bozulmasını engeller, yaraların hızla iyileşmesini sağlar. Kansere karşı koruyucu özelliği vardır. Damar sertliğini ve tıkanmaları engeller. İdrar söktürücüdür. 2 yemek kaşığı tahinde yaklaşık yarım kilo etteki kadar protein vardır.
Malzemelerimiz:
3 adet yumurta
1 su bardağı şeker
3/4su bardağı sıvı yağ (yani 1 su bardağından biraz az)
1 su bardağı tahin
4 yemek kaşığı ince çekilmiş ceviz
3/4 su bardağı süt ( yani 1 su bardağından biraz az)
1 su bardağı un
2 adet kabartma tozu
1 adet vanilya
3 yemek kaşığı susam

Hazırlanışı:
İlk önce 1 yemek kaşığı erittiğimiz margarin veya tere yağla fırça yardımıyla kalıbın her yerini güzelce yağlıyoruz. Daha sonra kalıbı buzdolabına koyuyoruz.
Yumurta ve şekeri güzelce çırpıyoruz.
Sırasıyla tahin, sıvı yağ , süt ilave edip karıştırıyoruz.
Susam hariç diğer bütün malzemeleri ilave edip karıştırıyoruz.
Kalıbımızı  buz dolabından alıyoruz, 3 yemek kaşığı susamı güzelce her yerine serpiyoruz.
Hazırladığımız kek hamurunu kalıbımıza boşaltıyoruz.
ilk 40 dakika 150 derecede daha sonraki 10 dakika 180 derecede ayarladığımız fırınımızda kapağını hiç açmadan pişiriyoruz.
Fırından çıkar çıkmaz kalıbımızı ters çevirip kekimizi çıkartıyoruz.
Soğuduğunda dilimleyip servis ediyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler....

17 Şubat 2013 Pazar

KARADENİZ TURU-YENTE YAYLASI/UZUNGÖL

Merhaba, gezi notlarımda en son Karadeniz turu kapsamında yaptığımız Trabzon/Sümela' yı anlatmıştım. Sıra geldi bu turda en çok etkilendiğim yerlerden biri olan Yente yaylasını ve muhteşem doğa güzelliğiyle meşhur Uzungöl' ü benim gözümden anlatmaya. Daha önce bir çok yayla görmüştüm ama bu şimdiye kadar gördüklerimde en güzeliydi diyebilirim. Çok fazla insan tarafından bilinmediği içinde doğal olarak dokusu diğer yaylalar gibi çok fazla bozulmamıştı.
Biz haziran ayı içinde  gitmiştik.(Zamansızlıktan ancak yayınlayabiliyorum) Düşünün o zaman bile dağların tepelerinde hala kar vardı.
                                         Bunlarda yaylada ikamet eden yaylacıların kaldığı yayla evleri.
                                                 Böyle muhteşem hava ve doğa da otlayan şanslı inekler :))
İnsanın bu uçsuz bucaksız yeşillik de çocukluğumuzda yaptığımız gibi yuvarlanma yarışmasını yapası geliyor. Turla gittiğimiz için zamanımız kısıtlı olduğundan kardeşimle hemen orada karar aldık. Daha sonra buralara mutlaka bireysel gelinmeli ve  doya doya gezip görülmeli. 

        Yayla evlerinin yakından görünüşü. Doğası gereği çok nemli olduğu için tahta evler tercih ediliyor.

             Bu yaylanın en büyük özelliğinden biride tepeden görünen muhteşem  Uzungöl manzarası...
                                      Burada saatlerce  kalıp bu manzarayı doya doya seyredebilirim.


                                                     Uçsuz bucaksız yeşillikler ve gök yüzü..
           İnanın bu inekleri kıskandım. Onlar gibi uzanıp bu havayı ciğerlerime doya doya çekmek istedim :(
                     Karşı ki tepeler ne kadar güzel değil mi. İnsan burada fotoğraf çekmeye doyamıyor...

                                                                Misss gibi papatyalar...
                           Yente yaylası gezimizi istemeye istemeye tamamlayıp Uzungöl'e doğru indik.
 Bu benim Uzungöl'e üçüncü gelişimdi. Her gelişimde daha da çok hayal kırıklığına uğruyorum. Maalesef insanın girdiği her yer zamanla daha çok bozuluyor. Burası da son yıllarda hatırı sayılır yerli turist tarafından ziyaret edilir hale gelmiş. Yani Uzungöl' de keşfedilmenin faturasını doğasının bozulmasıyla ödüyor. Daha önceki ziyaretlerimle karşılaştırdığımda  yapılaşma daha çoğalmış göl suyu dahada  kirlenmiş gibi :(


        Uzungöl'ü bilenler bilir ki alabalığı çok meşhurdur. Alabalıklar buralarda ki havuzlarda yetiştiriliyor.

Bu kadar gezip tozmanın sonucunda hepimiz oldukça acıktık. Yemeğimizi İnan Kardeşler Restoranında yedik. Bizim arkadaş grubumuz da herkes farklı şeyler denemek istedi, bazılarımız bu kuru fasülyeden yedi.
Kimimiz madem alabalığı meşhur bari yiyelim dedi. Oldum olası alabalığının tadını yavan bulduğum için benim tercihim olmadı.
                                                Kimimizde muhlama yemeği tercih etti. 
Benim tercihimse daha önceki gelişimde yediğim sac kavurmadan yana oldu. Çünkü hayatımda yediğim en lezzetli sac kavurmaydı..

Uzungöl ziyaretimizi burada tamamlayıp otelimizin yolunu tutuyoruz.
Sevgiler...

Devamı var :))

15 Şubat 2013 Cuma

PATATESLİ-KIYMALI ÇITIR BÖREK....

Merhaba lezzet avcıları, bugün sizlere çok güzel çıtır çıtır bir börek tarifim var. Geçen gün yaptığım tahinli fındıklı rulolar için kullandığım hazır baklavalık yufkanın yarısı duruyordu. Dün yufkalar ziyan olmadan kıymalı patatesli bir börek yapayım dedim.  Ortaya bu lezzetli börekler çıktı. İyiki de yapmışım bizde herkes çok sevdi.
Malzemelerimiz:
yarım paket baklavalık yufka
1 su bardağı süt 
1 çay bardağı sıvı yağ 
--------------------------------------------
İçi harcı için:
 300 gr kıyma
5 adet patates
1 adet büyük boy soğan
1 yemek kaşığı salça
yarım çay bardağı sıvıyağ
tuz karabiber, pul biber
-------------------------------
Üzeri için:
1 yumurta sarısı
Yarım şişe soda 
2 yemek kaşığı sıvı yağ

Hazırlanışı:
İlk önce iç harcımızı hazırlamaya başlıyoruz.
Patateslerin kabuğunu soyup üzerini geçecek kadar suyla haşlayıp süzüyoruz. Daha sonra çatal yardımıyla eziyoruz.
Yemeklik doğradığımız soğanı yarım çay bardağı sıvı yağla biraz kavuruyoruz.
Kıymayı da ilave edip güzelce kavurmaya devam ediyoruz.
Üzerine 1 yemek kaşığı domates salçası ilave ediyoruz.
Ezdiğimiz patatesleri de ilave edip güzelce karıştırıyoruz.
Tuzunu baharatını koyup iyice karıştırıyoruz. Soğumaya bırakıyoruz.
Daha sonra 1 su bardağı süt ile 1 çay bardağı sıvı yağı çatalla çırpıp karıştırıyoruz.
2 adet yufkayı üst üste masanın üstüne seriyoruz.
Hazırladığımız karışımdan fırça yardımıyla yufkayı fazla ıslatmadan sürüyoruz.
Yufkayı ikiye bölüyoruz. Her parçaya hazırladığımız içten 1 yemek kaşığı koyup kenarlarını toplayıp sarıyoruz.
Pişirme kağıdı serdiğimiz  veya yağladığımız tepsiye diziyoruz.
Üzerine 1 yumurta sarısı yarım şişe soda 2 yemek kaşığı sıvı yağlı karışımı karıştırıp, fırçayla sürüyoruz.
Arzuya göre çörek otu susam serpebiliriz.
180 derecede ayarladığımız fırında üstleri kızarana kadar pişiriyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler....

12 Şubat 2013 Salı

TAHİNLİ FINDIKLI RULOLAR...

Merhaba bu akşam sizlere çok güzel bir tatlı tarifim var. Tarif sevgili arkadaşım Yasemin'e ait. Bu sabah ki telefon görüşmemizde bende bir tatlı tarifi var, tahinli çıtır çıtır enfes. Mutlaka denemelisin, çok güzel, hemde basit, işte şöyle şöyle yapıyorsun diye bir güzel anlattı. 
Daha sonrasında rutin işlere gömüldüm. Dışarıdan eve dönerken sabahki konuşmamız aklıma geldi, hemen markete girildi, malzemeler alındı:) Eve gelindi, yapıldı, tadı denendi. Evdeki herkesten de onay alınca sıra geldi burada paylaşmaya :)
Gerçekten sevgili Yasemin'in anlattığı gibi çıtır çıtır enfes bir tat. Yedikçe yiyesiniz geliyor. Yalnız biraz kalori açısından bomba:) Yerken abartmamak lazım dimi ama:)
 Malzemelerimiz:
Yarım paket hazır baklavalık yufka
Yaklaşık 2  su bardağı tahin
Yaklaşık 1 su bardağı sıvı yağ
1,5 - 2 su bardağı ince dövülmüş fındık veya ceviz.
Yaklaşık 2 su bardağı toz şeker
Üzeri için yarım paket pudra şekeri.

Hazırlanışı:
İlk önce tahin ve sıvı yağı geniş bir kasede güzelce karıştırıyoruz.
1 adet baklava yufkamızı masamıza seriyoruz. Hazırladığımız karışımdan fırça yardımıyla her tarafına güzelce sürüyoruz.
Üzerine 1 yemek kaşığı toz şekeri ve 2 yemek kaşığı fındığı güzelce serpiyoruz.
Aynı işlemi 2 kere daha tekrarlıyoruz.(toplamda 3 kat olacak)
Sıkıca rulo yapıp sarıyoruz.
 İstediğimiz boyutlarda kesiyoruz. 
Pişirme kağıdı yada yağladığımız tepsiye diziyoruz.
Üzerine fırça yardımıyla sıvı yağ sürüyoruz.
180 derecede ayarladığımız fırınımız da üzeri kızarana kadar pişiyoruz.
Ilıdıktan sonra üzerine pudra şekeri eliyoruz.
Tatlımız servise hazır.

Afiyet olsun. Sevgiler...

11 Şubat 2013 Pazartesi

NARLI ISPANAK SALATASI...

Merhaba bugün sizlere çok güzel bir salata tarifim var. Kış gelse de doya doya yesem dediğim bir salatadır kendisi. Oldukça da besleyici, içinde ıspanak var, nar var ,ceviz var, havuç var, daha ne olsun, vitamin deposu valla:)) Fark ettim ki daha önce burada paylaşmamışım. Hemen sizin için fotoğrafladım. Hafif mayhoş tatları sevenler düşünmeden hemen denesin derim..
Malzemelerimiz:
Ispanak yaprağı, Nar,
Havuç, ceviz
Sıvı yağ, tuz,
Nar ekşisi
Miktarlarını kişi sayısına ve damak zevkinize göre ayarlıyorsunuz.

Hazırlanışı:
Ispanak yapraklarını güzelce yıkayıp süzüyoruz.
Elimizle küçük parçalara ayırıyoruz.
Havucu rendeleyip ilave ediyoruz.
Ayıklanmış nar tanelerini de ilave ediyoruz.
Cevizleri de elimizle kırıp ilave ediyoruz.
Damak tadımıza göre tuzunu, yağını ve nar ekşisini ilave edip güzelce karıştırıyoruz.
Salatamız servise hazır.

Afiyet olsun. Sevgiler...


9 Şubat 2013 Cumartesi

FIRINDA MANTARLI KARİDES GÜVEÇ...

Merhaba bugün sizlere genelde dışarıda yemeye alışık olduğumuz bir lezzet olan mantarlı karides güvecin tarifini vereceğim. Karides sizinde bildiğiniz gibi vitamin, mineral ve protein açısından oldukça zengin bir besindir. Omega -3 yağ asitleri bakımından da çok verimlidir. İçerdiği selenyumdan dolayı kansere karşı koruyucudur da. İçinde bulundurduğu D vitamini bakımından dişlerin ve kemiklerin gelişmesine yardımcı olur.
Malzemelerimiz:
700 gr. mantar
300 gr. karides
3-4 adet domates
2-3 adet yeşil biber
2-3 diş sarımsak
3 adet kuru soğan
3-4 yemek kaşığı sıvı yağ
1 yemek kaşığı tere yağı
1 su bardağı rendelenmiş kaşar peyniri
tuz, karabiber, pul biber


Hazırlanışı:
İlk önce kuru soğanları yemeklik küp küp doğrayıp geniş bir tencereye varsa wok bir tavaya sıvı yağla beraber alıp hafif kavuruyoruz.
Üzerine küp küp doğranmış biberleri de ilave edip kavurmaya devam ediyoruz. Kabuğu soyulup küp küp doğranmış domatesleri de koyup karıştırarak güzelce kavuruyoruz.
Mantarlarımızı güzelce yıkayıp süzüyoruz. Küçük küçük doğrayıp tavamızın içine atıyoruz.
Ezdiğimiz sarımsağı ve karidesleri de içine atıp suyunu çekene kadar kavuruyoruz.
Tuzunu ve karabiberini ilave ediyoruz.
Daha sonra porsiyonluk güveçlere alıyoruz. Üzerine rendelenmiş kaşar peyniri serpiyoruz.
Üzerine pul biber serpiştiriyoruz. En son olarak her birine birer çay kaşığı tereyağı koyuyoruz.
200 derecede ayarladığımız fırınımızda üzerindeki kaşar eriyip hafif kızarana kadar pişiriyoruz.
Sıcak sıcak servis ediyoruz.

Afiyet olsun. Sevgiler...

6 Şubat 2013 Çarşamba

KARADENİZ TURU-TRABZON/SÜMELA

Merhaba, gezi notlarımda en son Karadeniz turu kapsamında yaptığımız Ordu'yu anlatmıştım. Sıra geldi hamsinin başkenti Trabzon'u anlatmaya. Trabzon'un bizim için önemli olan diğer bir tarafı babamın doğup 3 yaşına kadar yaşadığı yer ve memleketimiz olması. Trabzon'u ilk 15 yaşımda görmüştüm. Daha sonraları iki kere daha gitmiştim ama en kapsamlı görme şansım bu sefer kiydi. Daha öncekiler daha çok akraba ziyaretleri ağırlıklıydı. 
Trabzon Karadeniz bölgesinin Samsun'dan sonra gelen 2. büyük kentidir. Oldukça da modern bir şehir.     
Diğer Karadeniz şehirleri gibi yeşil ağırlıklı bir yer. Gerçi çarpık yapılaşma burada da bazı yerlerde yüzünü gösteriyor. 
İlk olarak Atatürk köşkünü ziyaret ettik. Trabzon'un 7 km. güney batısında, Soğuksu tepesinde yer alan Atatürk Köşkü şehrin bir simgesidir. Köşk, 1903 yılında Konstantin Kabayanidis isimli bir Rus tarafından yapılmış, 1916-1918 yıllarındaki işgal sırasında Rusların karargahı olmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra mülkiyeti hazineye geçmiş, Atatürk'ün 15 Eylül 1924'te Trabzon'u ziyaretinde de O'na hediye edilmiştir. Atatürk, Trabzon'a 1930 ve 1937 yıllarındaki gelişlerinde burada kalarak vasiyetinin bir bölümünü yazmıştır. Atatürk'ün ölümünden sonra köşk, kızkardeşi Makbule Atadan'a geçmiş. 
         17.4.1943'te de Trabzon Belediyesi'nce kamulaştırılmıştır. 1964 yılından itibaren Müzeye dönüştürülmüştür. İçeri de fotoğraf çekmek yasak olduğundan maalesef görüntü yok.
Daha sonra Ayasofya Müze'sini gezdik. Trabzon Ayasofya Kilisesi İstanbul'un Latinler tarafından işgal edilmesinden sonra kaçan ve Trabzon'da 1204 yılında yeni bir devlet kuran Kommenos ailesinden Kral I. Manuel ( 1238- 1263) tarafından 1250 - 1260 yılları arasında yaptırılmış olan manastır kilisesi.
Bölgenin 1461 yılında Osmanlılar tarafından fethedilmesine kadar geçen dönemde önemli bir kilise olan Ayasofya, bu tarihten sonra da önemini koruyarak faaliyetlerine devam etmiştir. Ancak 1670 yılında görülen ihtiyaç üzerine camiye çevrilmiş ve 1864 yılında da restore edilmiştir.
Dünya Savaşı yıllarında Ruslar tarafından işgal edilen Ayasofya, askeri karargah, hastane, depo ve savaştan sonra yine cami olarak kullanılmıştır. 1958 - 1962 yılları arasında Edinburg Üniversitesi ve Vakıflar Genel Müdürlüğü işbirliği ile restore edilerek, 1964 yılında müzeye çevrilmiştir.
Bu kadar yer dolaştıktan sonra doğal olarak acıktık tabi. Trabzon da Akçaabat'da ne yenir? Tabi ki Akçaabat köftesi yenir. Akçaabat köftenin de en iyisi Nihat usta' da yenirmiş dediler. Yedik çok da beğendik. Bu köftenin en büyük özelliği hafif sarımsaklı olması.
Daha sonra laz böreği yedik. Bakmayın siz adının börek olduğuna aslında o bir tatlı.  Karadeniz kökenli biri olarak ben böreğin aslında bir tatlı olduğunu biliyordum. Ama bunu bilmeyen arkadaşlarım börek niyetine ilk dilimlerini yediklerinde çok şaşırdılar. Sonra tatlı olarak yemeğe devam ettiklerinde  çok da beğendiler.
Laz böreği temelde baklavaya benzemekle birlikte , içinde muhallebi var. Evet yanlış okumadınız , bildiğimiz muhallebi. Üstüne de şerbet dökülünce, gerisini siz hayal edin artık.
Yemeğimizi yedikten sonra Trabzon merkezde kalacağımız otelimizin yolunu tuttuk.
Ertesi sabah  Sümela' ya doğru yol aldık. Sümela Manastır'ını  daha önce gördüğüm için neyle karşılaşacağımı biliyordum. Ama arkadaşlarım görmemişti. Sümela ilk görende çok büyük bir şaşkınlık yaratır. O günün şartlarında ve insan gücüyle bu yapının koca bir dağın ortasına nasıl yapıldığını hayal etmeye çalışırsınız. 
Sümela Manastırı Trabzon ili, Maçka ilçesi, Altındere köyü sınırları içerisinde yer alan Panagia (Meryemana) deresinin batı yamaçlarında Mela (Yunanca siyah)tepesi üzerinde deniz seviyesinden 1.150 m yükseklikte yer alan bir Rum manastır ve kilise kompleksi olup, tam adı Panagia Sumela veya Theotokos Sumela'dır. 
Sümela Manastır'ının  muhteşem manzarası.  
Rivayete göre; Bizans İmparatoru I. Theodosius zamanında (375-395) Atina'dan gelen Barnabas ve Sophronios isimli iki rahip tarafından kurulmuş olan manastır 6. yüzyılda İmparator Justinianus'un manastırın onarılarak genişletilmesini istemesi üzerine generallerinden Belisarios tarafından tamir edilmiştir. Sümela Manastırının şimdiki durumuyla varlığını 13.yüzyıldan itibaren sürdürdüğü bilinmektedir. 
Manastırın iç kısmından  bir görünüm.
Sümela Manastırında yer yer sökülerek alınmış olan ve oldukça harap bir görünüm taşıyan fresklerde işlenen başlıca konular İncil'den alınmış sahneler, Hz. İsa ve Meryem Ana hayatıyla ilgili tasvirlerdir.
Rehberimiz, isteyenlerin  manastırın yanındaki patika yoldan aşağıya doğru yürüyerek inebileceğini söyledi. Bizde öyle yaptık. İyi kide yapmışız.
Bendeniz bu ağaçları çam zannederdim. Ama ladin ağaçlarıymış. Bunu da öğrenmiş oldum :)
                                      Aşağıya inerken kafamızı kaldırdığımız da görünen muhteşem manzara...
Evet Sümela'dan sonra istikametimiz Hamsiköy. Bilenler bilir ki Hamsiköy'ün mangalı ve muhteşem sütlacı meşhurdur. 

                       Hamsiköy manzarası eşliğinde yeşile doya doya bakarak yemeğimizi yedik...
            İşte meşhur Hamsiköy sütlacı. İddia ediyorum hiç bir yerde böyle sütlaç yememişinizdir..
                                                                  Hamsiköy' den genel bir görünüm...
Karadeniz mimarisinin en güzel örneklerinden biri, restore edilmiş Memişağa konağı. Günümüzde çay evi olarak kullanılıyor. Biz vardığımız da kapalı olduğu için içini maalesef göremedik...
Üstteki fotoğrafta ki bir cami ama öyle bildiğiniz cami mimarilerinden değil. Karadeniz insanının üstün zekasının bir örneği. Alan sorunu yaşadıkları için yapılmış bir apartman cami. Dünyanın başka hiç bir yerinde böyle bir cami göremezsiniz :)
Trabzon'un takılarda hasırı, telkarisi birde bu yöreye ait  kazaziyesi meşhurdur.
    Kazaziye modellerinden bir kaçı.  Hürrem'de Muhteşem Yüzyıl dizisinde bu takılardan kullanmış..
Trabzon'un Sürmene ilçesinin bıçakları çok meşhurdurSürmene'de bıçakçılık ve demir madeni işletmeciliği bundan tam 3000 yıl öncesine dayanmaktadır. Demir madeni uzun yıllar önce kapanmasına ragmen bu madenlerin etkisi olan metal işletmeciligi günümüze kadar artarak devam etmiştir. Çeşitli tarihi kaynaklarda bundan söz edilmektedir. Örneğin Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde Gemilerini Yeniay limanında tamir ettikleri ve kesici aletlerini de Sürmene'de demir ustalarına bileylettiklerini yazmaktadır.
 İşin özü Sürmede'de bıçakçılık tarihi çok eskilere dayanmakta olup uzun yıllar boyunca oluşan bir kültür ve teknikle beraber son sistem teknikle beraber günümüze gelmiştir. Bıçakçılık Sümene'de bir yaşam tarzı, bir kendini ifade etme şeklinde oluşmuştur. Usta bıçağı yaparken Karadeniz'in yaşam koşullarının gereği olan sert, dayanıklı, eğilmez, kırılmaz ve çok keskin yapmak zorunluluğunu aynen ürüne yansıtmaktadır.
Trabzon gezimizi burada tamamlayıp, akşam kalacağımız otelimizin yolunu tutuyoruz.
Devamı var :)
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...